5 Şubat 2011 Cumartesi

Sizofrenik alıntılar beynimin en ucra kösesinden 2

Klasik bir kıs günüydü. Öyle aman aman öldürücü bir soğuk yoktu ama sonucta kıstı ve ister istemez soğuktu hava.
Belki o gün diğer günlere nazaran biraz daha karanlıktı.
Ellerim cebimde yürüyordum. Ah özür dilerim, yürüyorduk.
Yanımda O vardı. Sessizdik, her yer gibi. Sessizliği deli gibi ucusan martılar bozuyordu sadece.
O bebek ağlaması gibi sesleri yok mu bir de..
Birden duraksadım. "Nereye?" dedim.
"Bilmiyorum yürüyoruz" cevabını alınca, gülümsedim. Onu kastetmemistim..
"Biz nereye gidiyoruz? -Biz-" dedim üstüne basa basa.
Biraz duraksadı.. Yutkundu. Martılar bile öyle bir sessizliğe büründüler ki, yutkunduğunu duydum.
Bir seyler söylemek istiyordu resmen acı cekiyordu farketmistim.
Kendimi bir an o hüzünlü ask filmlerinde gibi hissetmistim.
Biten bir ask, bir kıs günü, sessizlik, martılar blah blah.
Aklımdan anında yazdığım senaryoyu bir kenara bırakarak gercek hayata kesin dönüs yaptım.
Hala susuyordu. Senaryo aklıma geldi.. Belki de ilk ben baslamalıydım, cesaret edemiyordu belli ki.
"Evet, anlıyorum. Bir sey demek istiyorsun fakat, fakat olmuyor anlıyorum. Ben iyiyim her seye hazırlıklıyım merak etme. Söyle gitsin.." dedim.
Baktı ve gülümsedi.
"Evet demek istediklerim var, haklısın. Hemen dencek seyler değil cünkü.." dedi ve anladım.
İsteksizce bir göz yası döküldü yanağımdan. Baktı ve sol eliyle o yasımı sildi.
"Ağlanacak bir sey yok, mutlu olman lazım." dedi.
Ne icin mutlu olacaktım? Biraz sonra siktirip gideceği icin mi?
Ne yani sevgilimin beni pic gibi bırakmasına sevineceğimi mi düsünüyordu?
Gercekten mi?!
Suratına aval aval baktım "Dalga geciyorsun herhalde" diyebildim sadece.
"Ah hayır! Mutlu olacaksın, hem de cok. Böylesi ikimiz icin de mutlu bir son olacak sen de biliyorsun." dedi.
Hayır hayır cidden dalga geciyor olmalıydı.
Daha dün, daha dün sevisirken gözlerime bakarak bana seni seviyorum demisti. Bırakmayacaktı. Bir gün icerisinde mi ikimiz icin de mutlu son ayrılık olmustu?
Daha fazla katlanamayacaktım. Elimi uzattım.
"O zaman denecek pek bir sey de kalmadı, elveda kendine iyi bak. Benim de diyeceklerim vardı asl.." derken lafımı böldü.
"Elini uzatma" dedi.
Elimi sıkma tenezzülüne bile girmeyecekti demek. Bir hısımla elimi cebime geri soktum.
Gülümsedi.
Tanrım! Ne gülüyorsun gerizekalı deyip ağzına burnuna geciresim vardı o an.
Gülümsemesi daha da yayıldı suratına, benim sinirim yüzüme daha da cok vurdukca.
"Elini uzatma, cünkü sadece parmağını uzatsan yeter. Benimle evlenir misin sevgilim?" dedi.
Sanırım bir on dakika civarı bir sey yapamadım. Ne bir sevinc, ne baska bir duygu gösterisi. Tamamen nötrdüm.
Aklımdan onca sey gecti o on dakika kaskatı kesilmisken. Tabir-i caiz ise o kal gelmis tipimi "Askım?" diye ağzından bal damlayan sevgilim böldü.
Suratına baktım, gülümsedim ve "Seni öldüreceğim ama evlendikten sonra." deyip ona sıkıca sarıldım. Sıkı sıkı o kadar sıkı sarıldım ki tutkal ile yapıstırılmıs gibiydik resmen.
Simdi mi?
Simdi ben 50 yasındayım, sevgilim.. O 5 yıl önce terketti beni. O zaman terkedeceğini sanmıstım ama hayatını benimle birlestirmisti. O zamanlar 25 yasındaydık. Evlendikten 20 yıl sonra öldü. Terkeder gibi değildi gidisi, dönecek gibiydi. İlk zamanlar kabullenemedim zannediyordum fakat cidden öyleydi.
O gitti, evet.
Ben ise onunla anılarımı yazıp onu hala yasatmaya calısan, sonra bu yazdıklarımı mezarı basında ona okuyan, belki sizin deli diyeceğiniz ama kendince sebepleri olan bir kadınım.
İster deli deyin ister divane.
Ben sadece asığım.

3 yorum: